RİSALE-İ NUR, KUR'AN, HADİS, İSLAM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Hakiki marifetullah ve kemalat-ı insaniye dünyayı terk etmekle mi olur?

Aşağa gitmek

Hakiki marifetullah ve kemalat-ı insaniye dünyayı terk etmekle mi olur? Empty Hakiki marifetullah ve kemalat-ı insaniye dünyayı terk etmekle mi olur?

Mesaj  igsirli C.tesi Mayıs 16, 2009 1:27 pm

Hakiki marifetullah ve kemalat-ı insaniye dünyayı terk etmekle mi olur?




İkinci suâl: Diyorlar ki: 'Ehl-i velâyet ve ashâb-ı kemâlât, dünyayı terk etmişler. Hattâ hadîste var ki, ’Dünya muhabbeti bütün hatâların başıdır.’ Halbuki, Sahabeler dünyaya pekçok girmişler. Terk-i dünya değil, belki bir kısım Sahabe, o zamanın ehl-i medeniyetinden daha ileri gitmişler. Nasıl oluyor ki, böyle Sahabelerin en ednâsına, en büyük bir velî kadar kıymeti var, diyorsunuz?'
Elcevap: Otuz İkinci Sözün İkinci ve Üçüncü Mevkıflarında gayet katî ispat edilmiştir ki, dünyanın âhirete bakan yüzüyle, esmâ-i İlâhiyeye mukabil olan yüzünü sevmek, sebeb-i noksaniyet değil, belki medâr-ı kemâldir ve o iki yüzde, ne kadar ileri gitse, daha ziyâde ibâdet ve mârifetullâhta ileri gider. Sahabelerin dünyası ise, işte o iki yüzdedir. Dünyayı âhiret mezraası görüp, ekip biçmişler. Mevcudâtı, esmâ-i İlâhiyenin aynası görüp, müştâkàne temâşâ edip bakmışlar. Fenâ-i dünya ise, fânî yüzüdür ki, insanın hevesâtına bakar.
Üçüncü suâl: 'Tarîkatler, hakikatlerin yollarıdır. Tarîkatlerin içerisinde en meşhur ve en yüksek ve cadde-i kübrâ iddiâ olunan tarîk-ı Nakşibendî hakkında, o tarîkatin kahramanlarından ve imamlarından bâzıları, esâsını böyle tarif etmişler, demişler ki:

Yani, ’Tarîk-ı Nakşîde dört şeyi bırakmak lâzım: hem dünyayı, hem nefis hesâbına âhireti dahi maksud-u hakiki yapmamak, hem vücudunu unutmak, hem ucba, fahre girmemek için bu terkleri düşünmemektir.’ Demek, hakiki mârifetullâh ve kemâlât-ı insaniye terk-i mâsivâ ile olur?'
Elcevap: Eğer, insan yalnız bir kalbden ibâret olsaydı, bütün mâsivâyı terk, hattâ Esmâ ve Sıfâtı dahi bırakmak, yalnız Cenâb-ı Hakkın zâtına rabt-ı kalb etmek lâzım gelirdi. Fakat, insanın akıl, ruh, sır, nefis gibi pek çok vazifedar letâifi ve hasseleri vardır. İnsan-ı kâmil odur ki, bütün o letâifi, kendilerine mahsus ayrı ayrı tarîk-ı ubûdiyette, hakikat cânibine sevk etmek ile, Sahabe gibi geniş bir dairede, zengin bir sûrette; kalp, bir kumandan gibi, letâif askerleriyle kahramanâne maksada yürüsün. Yoksa kalp, yalnız kendini kurtarmak için askerini bırakıp tek başıyla gitmek, medâr-ı iftihar değil, belki netice-i ıztırârdır.


Sözler, 456

igsirli
Admin

Mesaj Sayısı : 271
Kayıt tarihi : 10/05/09
Yaş : 38
Nerden : erzurum

http://diniislam.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz