Ekseriyet-i mutlaka ile hayır ve mehasin ve kemâlât, vücuda istinad eder ve ona raci’ olur. Sureten menfî ve ademî de olsa, esası sübutîdir ve vücudîdir.” (Lem’alar) Cümlesini açıklarmısınız?
1 sayfadaki 1 sayfası
Ekseriyet-i mutlaka ile hayır ve mehasin ve kemâlât, vücuda istinad eder ve ona raci’ olur. Sureten menfî ve ademî de olsa, esası sübutîdir ve vücudîdir.” (Lem’alar) Cümlesini açıklarmısınız?
Ekseriyet-i mutlaka ile hayır ve mehasin ve kemâlât, vücuda istinad eder ve ona raci’ olur. Sureten menfî ve ademî de olsa, esası sübutîdir ve vücudîdir.” (Lem’alar) Cümlesini açıklarmısınız?
İman eden insan, büyük bir nura kavuşmakla vücut âleminden ulvî bir pay almış demektir. Salih amel işleyen, yani amel âlemini Allah’ın rıza çizgisinde gezdiren insan da kazandığı sevaplarla yine vücut âleminden büyük bir hisse alır.
Burada, ekseriyet-i mutlaka tabirinin kullanılması, bir sonraki cümlede de ifade edildiği gibi, yanlış işleri yapmamak, hatadan uzak durmak, harama yaklaşmamak, şüpheliden sakınmak şeklinde özetleyebileceğimiz takva yolunun da ayrı bir kazanç kapısı olduğuna işaret eder. Meselâ faizden uzak durmak, görünüşte menfî ve ademîdir. Yani burada bir kaçış ve bir mahrumiyet söz konusudur. Ama o kaçışta rızaya koşma gizlidir. Haram kazançtan uzak kalmada, cennetini genişletme serveti yatar. Bunlar ise sübutîdir, vücudîdir.
Ekseriyet-i mutlaka tabiri gösteriyor ki, işlenen salih amel çeşitleri, kaçınılan haramlardan daha fazladır. Kazancın büyük kısmı, işlenen bu salih amellerle elde edilir. Sakınılan haramlar da takva kapısından insana ayrı bir servet kazandırırlar.
Ve insan biri vücudî, diğeri ademî olan bu iki yol ile, saadet saraylarını kurar, genişletir, yükseltir; tıpkı bir bitkinin gece ve gündüzden ayrı faydalar edinerek büyümesi, gelişmesi gibi.
İman eden insan, büyük bir nura kavuşmakla vücut âleminden ulvî bir pay almış demektir. Salih amel işleyen, yani amel âlemini Allah’ın rıza çizgisinde gezdiren insan da kazandığı sevaplarla yine vücut âleminden büyük bir hisse alır.
Burada, ekseriyet-i mutlaka tabirinin kullanılması, bir sonraki cümlede de ifade edildiği gibi, yanlış işleri yapmamak, hatadan uzak durmak, harama yaklaşmamak, şüpheliden sakınmak şeklinde özetleyebileceğimiz takva yolunun da ayrı bir kazanç kapısı olduğuna işaret eder. Meselâ faizden uzak durmak, görünüşte menfî ve ademîdir. Yani burada bir kaçış ve bir mahrumiyet söz konusudur. Ama o kaçışta rızaya koşma gizlidir. Haram kazançtan uzak kalmada, cennetini genişletme serveti yatar. Bunlar ise sübutîdir, vücudîdir.
Ekseriyet-i mutlaka tabiri gösteriyor ki, işlenen salih amel çeşitleri, kaçınılan haramlardan daha fazladır. Kazancın büyük kısmı, işlenen bu salih amellerle elde edilir. Sakınılan haramlar da takva kapısından insana ayrı bir servet kazandırırlar.
Ve insan biri vücudî, diğeri ademî olan bu iki yol ile, saadet saraylarını kurar, genişletir, yükseltir; tıpkı bir bitkinin gece ve gündüzden ayrı faydalar edinerek büyümesi, gelişmesi gibi.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz